RAVENNA, İSTANBUL’UN İKİZ KARDEŞİ

Kategoriler:
Share

Bir İmparatorluk Başkenti

Haluk İnanıcı

Bütündür Aşk ile soylu yürek,

bilgenin dediği gibi şiirinde,

öyle ki yoksa biri yaşayamaz diğeri

..

Orada Aşk’ı bulacaksın  yanında kadınımı;

yapman gereken bu; beni Aşk’a ısmarla

..

Gitti Beatrice en ulu göğe

meleklerin dingin olduğu ülkeye

..

Ayrıldı soylu ruh güzel,

kerem yüklü bedeninden

duruyor ışıl ışıl o değimli ülkede.

Dante, Yeni Hayat

 

Ravenna İle Tanışmam: Dante

Ravenna ile ilgim, uzun yıllar önce, İstanbul’un incilerinden Kariye Kilisesi ve içindeki mozaiklerin tarihini araştırırken karşıma çıkan, San Vitale (Saint Vitalis) Kilisesi’nin varlığını öğrenmemle başladı. Yapımına Ostrogot Krallığı’nın başkenti olduğu dönemde, 537 senesinde başlanan ve Doğu Roma İmparatoru 1.Justinianus tarafından fethedildiği dönemde, 547 yılında ibadete açılan yapı özel bir kilise… Kilise’nin gerek yapı gerekse sanat-mozaik tarihi açısından hak ettiği özel ilgi, küçük sayılabilecek Ravenna’daki  8 tarihi eserin Unesco tarafından Dünya Miras Listesi’nde yer almasından da anlaşılır. Bu eserler sırasıyla; Galla Placidia Mozolesi, Neon Vaftizhanesi, Sant’Apollinare Nuovo Bazilikası, Arian Vaftizhanesi, Başpiskoposluk Şapeli, Theodoric Mozolesi, MS 5. ve 6. yüzyıllar arasında inşa edilen Classe’deki San Vitale Kilisesi ve Sant’Apollinare Bazilikası’dır[1].

Ravenna’ya ilk kez arabayla bölgeyi dolaşırken uğramıştık ve kısa süreli ziyarette çok istememe rağmen Kilise’ye uğrama imkanımız olmamıştı. İkinci ziyaretimde öğle civarında oturduğumuz Popolo Meydanı’nda İtalyan şarabı ve insanın içini ısıtan güneşin etkisiyle kapıldığımız rehavet sonunda Kilise’nin giriş saatini kaçırmıştık.

Ancak bu ziyaretimde çok önemli bir şey keşfetmiştim. Arabayı uygun yere park edip, ana meydana doğru yürürken dönemeç noktasında karşıma kubbeli küçük bir yapı çıkmıştı. Kapısından baktığımda “Dante” adını görünce şaşırmıştım. Dante (1265-1321) Floransa’da gömülü değil miydi?

Elimdeki kılavuza baktığımda gözümden kaçan ayrıntıyı öğrenme fırsatı bulmuştum. Dante, Floransa’dan kovulunca son dönemini burada geçirmiş. Öldüğü 1321 yılında Ravenna’da San Francesco Bazilikası’na gömülmüş. Daha sonra mezarın üzerine neoklasik tarzda bir anıt inşa edilmiş. Bugün Dante Bölgesi adı verilen mezarın etrafı sessizlik ve saygı alanı olarak anılıyor. Hemen yanında Dante Müzesi’ne ev sahipliği yapan Fransisken manastırı bulunuyor.

Dante’nin içinde yer aldığı Floransa iç savaşını anlatmanın yeri burası değil.  Evet İlahi Komedyanın yazarı, modern edebiyatın başlangıç noktalarından Dante Ravenna’da gömülü. Floransalılar daha sonra bu olaydan utanmış olacaklar ki; Floransa’da ünlü Santa Croce Kilisesi önüne heykelini ve içerisinde, adına anıtsal bir bölüm yapmışlar. Söylendiğine göre, mezar anıtının aydınlatılmasında kullanılan yağ da özür mahiyetinde Floransa’dan gelirmiş.

Dante’yi İlahi Komedya dışında önemli kılan bir başka neden daha var. Onun Yeni Hayat isimli küçük kitabı… Bu eserinde dokuz yaşında, kendinden bir yaş kaçük Beatrice’ye karşı beslediği duygularını anlatır bize. Beatrice için kimsenin kimse için söylemediği, kimse için yazmadığı sözler söylemek ister: “..şimdiye dek hiçbir kadın için söylenmemiş şeyler söylemeyi umuyorum..[2]

Kadının şeytan olarak görüldüğü 14.yüzyıl Avrupası’nda söyler bu sözleri. Gerçi ondan 3 asır önce Avrupa’da ilk aşk şiirlerini Endülüslü İbni Hazm (994-1064) yazmış olsa da; Floransalı Dante, Arezzolu Petrarca[3] ( 1304-1374) ve Certaldolu Boccaccio[4] (1313-1375) ile birlikte 3 Toscanalı olarak hümanist nitelikleri ve Orta Çağ karanlığından çıkışı müjdeleyen yazı, şiir, hikayeleriyle Rönesans edebiyat dünyasının ilk basamağını teşkil edeceklerdir.

Büyük Odoacer Dönemi

Bilindiği gibi İstanbullu İmparator I.Theodosius (347–395) Roma İmparatorluğu’nu 395 yılında iki oğlu arasında pay ederek Honorius’u Batı Roma İmparatoru  olarak tayin etmişti. Honorius Roma şehrinin büyüklüğünden ve idaresinin zorluğundan dolayı başkenti önce Milano sonra da Ravenna’ya taşımıştı[5]. Böylece Ravenna, Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’un ardından dördüncü başkenti unvanını almıştı.

Batı Roma İmparatorluğu, Cermenlerin ve Gotların saldırıları altında bir türlü düzeni sağlayamamıştı. En sonunda bir grup İtalyan, Cermen ve Ostrogotların başına geçen Odoacer son Roma imparatorunu yenerek 476 yılında tüm İtalya’nın kralı olur. Bir görüşe göre Odoacer adı Türk kaynaklıdır ve Attila’nın Hunlarıyla ilişkisi vardır.

İstanbul’da Eğitim Gören Büyük Theodoric Dönemi (454-526)

Babasının ölümü üzerine Ostrogotların başına geçen Theodoric 489 yılında İtalya sınırlarını geçer. İtalya Kralı Odoacer’le Isonzo, Verona ve Adda’ya üç meydan şavaşı yapar ve hepsinden galibiyetle çıkar. İtalya’yı ele geçirir ama Odoacer’in sığındığı Ravenna üç yıla yakın bir süre direnir. Odoacer Theodoric’le İtalya’yı birlikte yönetmeyi kabul eder ve onu Ravenna’ya davet eder. Fakat Theodoric Odoacer ’i 493 yılında Ravenna’ya girişinin onuncu gününde öldürerek, İtalya’nın tamamını ele geçirmiş olur[6]. Ostrogot, İtalya ve Vizigot dünyasının hükümdarı olur.

Theodoric babası zamanında Konstantinopolis’te Büyük Saray’da rehin tutulmuş ve muhtemelen burada aristokrat çocuklarıyla aynı okula gitmiştir. Gerçi okuma yazması olmadığı söylense de bunun gerçeği yansıtması mümkün görülmüyor. Ravenna’nın İstanbul’la asıl bağlantısı ise Theodoric döneminin sona ermesiyle başlayacaktı.

Arianizm, Ariusçuluk

Bir not düşmem gerekir ki; Ostrogotlar ve Vizigotlar arasında Hıristiyanlığın Ariusçu kolu gelişir. Ariusçuluk, Hıristiyanlığın İsa’yı Tanrı’nın oğlu olarak kabul eden Hıristiyanlığın karşısında, Kutsal Sinodlarda aforoz edilen Arius’un düalist görüşünün savunulmasıdır. Ariusçular İsa’yı Tanrı’nın oğlu olarak değil de, bir nevi peygamber olarak kabul ederler. İsa tabiatı itibariyle Tanrı’nın tabiatından olamazdı, o bir insandı (Düofizit görüş). Roma İmparatorluğu karşısında Gotlar arasında Ariusçuluğun yayılması, bir anlamda Gotların Roma karşısındaki müacadelesiyle de ilgili olmalıdır. İspanya’yı ele geçiren Vizigotlar da Hıristiyanlığın Ariusçu görüşünü benimsemişlerdi.

Bu nedenle Doğu Roma İmparatorluğu’yla Ostrogotlar arasındaki siyasi mücadeleye, Monofizit görüşü benimseyen Konstantinopolis ile Düofizit Aryan görüşü benimseyen Gotlar arasındaki dini mücadelenin eşlik ettiğini de görürüz.

Ravenna ve Konstantinopolis, İkiz Şehirler: Mozaik Kardeşliği

Theodoric 526 yılında ölür. Siyasi çekişmeler sonunda (Doğu) Roma İmparatoru I.Justinianus komutanı Belisarius’u Ravenna’yı almakla görevlendirir. Belisarius direnen Ravenna’yı 540 yılında fethederek Konstantinopolis’e bağlar.

Justinianus  zamanında İstanbul’u hatırlayalım: Dönem İmparator Justinianus ve Karısı Theodora dönemidir. Konstantinopolis’te Nika İsyanı’nın General Belisarius tarafından bastırılarak Hipodrom’da 30.000 kişinin öldürüldüğü (532), Ayasofya’nın hasara uğraması nedeniyle 3. Ayasofya inşaatının yapılarak açıldığı (532-537), Küçük Ayasofya adıyla anılan ve ilk imparatorluk kilisesi olan Sergius-Bakhos Kilisesi’nin, Aya Eirene kilisesinin ibadete açıldığı dönemdir. Kariye Kilisesi de henüz bir manastır olarak 536 yılında I.Justinianus tarafından kurulmuştur. Tüm bu tarihi yapıların ilk dönem mozaiklerinden bugüne ulaşan bulunmamaktadır. Nedeni de İstanbul’da yaşanan İkonoklast Dönemi (726-843)… Bu dönemde figür içeren birçok fresk, mozaik, heykel tahrip edilmiştir. Bugün Ayasofya’da bulunan mozaiklerin en erkeni 9.yy.’a tarihlendirilir. Kariye’dekiler ise 14.yüzyılda yapılmıştır. Ravenna’da San Vitale Kilisesi’ndeki mozaikler bu açıdan da önem taşıyor. İlk dönem mozaiklerine örnek teşkil ediyor. Ravenna’dan, Ayasofya ve Kariye kiliselerine mozaik ve sanat tarihinin gelişimi konusuna da ışık tutuyor.

(Doğu) Roma İmparatorluğu Justinianus döneminde eski Roma sınırlarına kadar ulaşır. Zengin ve refah dönemini yeniden yaşar. Roma hukukunu kodifiye eden Justinianus adeta Eski Roma’yı yeniden kurmaktadır. Ravenna’daki eski dönem eserlerini hayranlıkla izlerken sanatsal zenginliğin ardında bu gelişmenin payı da düşünülmelidir

San Vitale (Saint Vitalis) Kilisesi, Hisler, Duygular…

Nihayet üçüncü ziyaretimde arabayı hemen yakına park edip, hiçbir yere uğramadan, en önce bu önemli sanat şahaserine giriyoruz. Kilisenin yapımına 526 yılında Ostrogot döneminde başlanmış ancak Kilise 547 yılında Justinianus döneminde Aziz Vitalis‘e adanarak açılmış.

Kilise’yi inşa eden usta ve sanatçıların Kontantinopolis’le ilişkili olduğu düşünülür[7]. Kilise’nin bir özelliği, tıpkı Ravenna’da bulunan diğer anıtsal eserlerdeki gibi dış görünüşün sadeliğine karşın iç kısımlarda başta mozaik sanatı olmak üzere süsleme sanatının ihtişamına sahip olması…

“Kullanılan teknik, malzeme ve kompozisyon açısından çok değerli olan mozaikler, tüm bu yapıların iç dekorasyonunu oluşturan temel unsurdur. Bizans’ın farklı kentlerinden gelen malzemelerin, sanatçıların ve ustaların katkılarıyla adeta bu bölgeye özgü bir süsleme ekolü yaratılmıştır[8].”

San Vitale Kilisesi’nin bir anlamda Justinianus’un, Doğu Roma’nın Batı’da görkemini gösteren bir başyapıtı olarak ortaya çıktığı söylenir. Bir İstanbullu olarak bu ziyaretimden sonra bendeki izlenim de budur. Dışarıdan sade ve küçük yapısına rağmen bir o kadar etkileyici bir kilise. Roma İmparatorluğu’nun 6. asırdaki ikinci büyüme dönemini ve bu dönemin aktörleri, Justinianus ve Theodora’nın resimlerinin işlendiği yüksek kalitedeki mozaikleri de barındıran bir imparatorluk yapısı… 1500 yıldır Zümrüt bir kristal gibi duruyor Ravenna’nın içinde. Tıpkı İstanbul’un Kariye Kilisesi, Sergius-Bachos Kilisesi gibi.

San Vitale hakkında çok yazı okumuştum. Neredeyse bütün mozaiklerinin fotoğrafları tabletimdeydi. Videolarını izlemiştim[9]. Mozaiklerde ağırlıklı olarak yeşil, mavi ve altın renkleri kullanılmıştı. Şimdi canlıları ile karşılaşacaktım. Yıllar önce moazik fotoğraflarına bakarken yeşil renkli mozaiklerden dolayı kiliseye “Zümrüt Tapınak” adını takmıştım. Ne kadar haklı olduğumu kapıdan adımımı atar atmaz gördüm. Mozaiklerde yeşil rengin bu kadar çarpıcı kullanıldığı başka bir mozaik hatırlamıyorum.

Mozaik tarihinde daha mükemmeli temsil etmelerine rağmen ne Ayasofya’da ne Kariye Kilisesi’ndeki mozaiklerde böyle bir renk büyüsüyle karşılaşmamıştım. İstanbuldakiler mükemmelliğin, steril güzelliğin baş örnekleriydi. San Vitale mozaikleri insanı tıpkı doğa gibi içine alıyordu. Hislerimi mozaiğin çocukluk dönemi güzelliğinin yarattığını düşünüyorum. Sanki kendi evimdeyim. İçeride ne kadar kaldım bilmiyorum. Dışarıya çıkmak gelmiyordu içimden. Hemşehrim, Konstantinopolisli Justinianus ve karısı ünlü Theodora[10] merkezi bir mozaiğin ortasında duruyordu. Yerlerde kullanılar mozaik ile duvarlarda, tavanlarda kullanılan mozaik birbirini bütünlüyordu.

İsa’nın Tanrı’nın kuzusuna benzetildiği birçok resim ve mozaik görmüştüm. Bu kilisede de bir tane var. Fakat Barok kubbenin içinde olduğu için mozaiğin tarihi konusunda tereddüte düşüyorum. İsa’nın dünyayı temsil eden bir küre üzerinde oturduğunu yani iktidarını temsil eden bir mozaiki ise ilk defa bu kilisede görüyorum. Doğal olarak dekoratif özelliğe sahip mermerlerin benzerlerini Kariye Kilisesi’nde de görmek mümkün. Ancak bezemeli sütun başlıklarının bazılarında, tavana ya da üst bölüme bağlanırken çok ince işçilik gerektiren dekoratif yeni geçiş başlıklar kullanılmış ki; bunları ilk defa görüyorum.

Bezemeli sütun başlıkları ilk bakışta Ayasofya’dan önceki imparatorluk ibadethanesi olan, genelde İstanbullular tarafından ihmal edilen, çoğu Sultanahmet gezisinde dostlarımı götürerek şaşırttığım Sergius-Bakhos Kilisesi’ni (Küçük Ayasofya) andırıyordu. Büyüklüğü ve iki katlı oluşu itibariyle de benziyordu. Bu mukayeseyi bir çok yazıda okumuştum. Şimdi iki ibadethaneyi de gören biri olarak; bakarken, düşünürken aynı şeyi hissediyordum.

Muhtemelen harcında İstanbullu ustaların emeği, Marmara Adası mermeri ve birçok malzeme bulunuyor. Bir İstanbullu olarak  nihayet, yıllardır düşündüğüm ziyaret borcumu yerine getiriyorum. Nihayet Ravenna’ya üçüncü ziyaretimde o zümrüt mozaikleri yerinde görme, hayran hayran seyretme, hafızama nakşetme imkanı bulmuştum… San Vitale kilisesi, kubbesiyle, büyüklülüğüyle Avrupa’daki birçok kilise ile mukayese edilemezdi elbette. Ama bu küçük fakat girilince insanın içinden çıkmak gelmeyen büyüsüyle bence Avrupa’daki tüm kiliseler içinde en başta sayılmalıydı. Bir kere hepsinin babası yaşındaydı. Mevcut haliyle bugüne intikal eden Batı’nın belki de ilk kilisesiydi… Bu nedenle saygıyı hak eden en eski Hıristiyan eserleri arasında yer almalıydı. Tıpkı, Doğu’nun, Nusaybin’de bulunan yapımı 4.yy.’a tarihlenen Mor Yakup Kilisesi gibi.

İçine sonradan eklendiği anlaşılan Barok kubbeyi ise sanatta daha ileri bir aşamayı temsil etse de San Vitale’ye yakıştıramıyorum.

Modern Sanatçılara İlham Kaynağı

San Vitale’nin mozaikleri, Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in de ilgisini çekmiş, burayı ziyaretinde  altın mozaiklerden ve resimlerden çok etkilenmiş, altın ve gümüş rengini kendi eserlerinde de kullanmaya başlamış. Başta “Öpücük” adlı 1908 tarihli eseri eseri olmak üzere, bir çok tablosunda, 1903 Ravenna ziyaretinde gördüğü San Vitale’nin mozaik kompozisyonundan izler görüldüğü söylenir[11]. Resme dikkatli baktığımda ben de aynı duyguyu hissediyorum.

Diğer Eserler

Ravenna’da eski dönemden kalan çok sayıda tarihi eser var. Değindiğimiz gibi hepsi Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Bunlara ikinci bir yazıda değineceğim.


[1] https://whc.unesco.org/fr/list/788/

[2] Dante Alighieri, Yeni Hayat, YKB Yayınları, s.66, 1995.

[3] Hayat Güzeldir isimli filmin çekildiği Arezzo şehri ise güzel izleriyle hâlâ hafızamda, yeniden ziyaret edilecek şehirler listesinde kayıtlı. Çektiğim fotoğraflar bu adresten görülebilir: https://www.instagram.com/p/COsriW0r4K-/?igshid=YmMyMTA2M2Y=

[4] Certaldo’nun ve Boccaccio’nun bu şehirde müze olan evine ait çektiğim fotoğrafları görmek isteyen fotoğraflarını bu adresten görebilir: https://www.instagram.com/p/CPNT1jzrCii/?igshid=YmMyMTA2M2Y=

[5] Giuseppe Rovini, Ravenne, Edition Longo, 2010.

[6] Rovini, s.13.

[7] Ecem ALTINKILIÇ, Geç Roma Ve Erken Ortaçağ’da Ravenna Kentindeki Hıristiyan Mimarisi Ve Resim Sanatı, s.1, Yüksek Lisans Tezi, https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=KJgBBXCgI4Ju9xOz1DXtzg&no=lD-ZhIELIqUnOyUeAPD47w

[8] Altınkılıç, s.2.

[9] https://www.youtube.com/watch?v=VbptppoYcxQ ; https://www.youtube.com/watch?v=GAn5COs1JGI

[10] Tarihte yaptıkları kötülükler hakkında düşüncelerimi saklı tutuyorum. Zaten nerede bir zenginlik, sanatsal bir görkem varsa; ona emekçilerin ürettiği değeri de gasp eden kötülükler de eşlik etmez mi?

[11] Altınkılıç, s.34; https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96p%C3%BCc%C3%BCk_(tablo); https://www.youtube.com/watch?v=JMpBytMLaCQ ; https://www.artlovo.com/blog/klimt-artiste-symboliste-hautement-colore/