Haluk İnanıcı
Atina’da birçok Avrupalı ressamın da resimlerine ev sahipliği yapan iki müzeyi ziyaret planına alıyoruz. Bu kısa yazımda Ulusal Galeri’ye kısaca değineceğim.
Ulusal Galeri
Ulusal Galeri mutlaka görülmesi gereken bir müze. Bir yandan Avrupalı sanatçıları diğer yanda ise Yunan resim sanatının modern aşamaya kadar gelişimini izleme imkanı var.
Müze binası tasarım olarak da görülmesi gerekli bir yapı. Ana binaya eklenen küçük oval binanın etkinlikler için birçok odası, salonu bulunuyor.
Müzenin her katını dolaşıyoruz. Bazı tablolar önünde durmak anlamlandırmaya çalışmak; her tabloda Yunan yaşamının, portrelerinin izini sürerken ülkemizle bağlantılar kurmak çok keyif verici. Ana binadaki Llkanitos tepesine nazır kafeteryada da mutlaka vakit geçirmeli.
Vassilis ve Eliza Goulandris Vakfı Müzesi
Bu müzede; Fransa Kültür Bakanlığı Himayesinde düzenlenen “Akdeniz’in renklerinde neo-empresyonizm” (1891-1914) sergisi büyük bir sürpriz oluyor bizim için. Musée d’Orsay, Londra Ulusal Galerisi, Centre Pompidou gibi Avrupa’daki önemli müze ve kurumların işbirliğiyle düzenlenen sergi “Yunanistan’da neo-empresyonizm hareketine ilk kez kapsamlı bir saygı duruşu” olarak nitelenmiş. Sergi 7 Nisan 2024’e kadar sürecek.
Sergide Fransa’daki birçok müzeden ve Avrupalı özel koleksiyonculara ait eserler bir araya getirilmiş. Paul Signac, Henri – Edmond Cross, Maximilien Luce, Théo van Rysselberghe, Henri Matisse, Henri Manguin ve Louis Valtat’ın eserlerinin Yunanistan’a ilk defa geldiği belirtilmiş.
Paris D’Orsay müzesinden sonra bu kadar çok empresyonist ressamı bir arada sanırım ilk defa görüyorum. Üstelik Paul Signac’ın o kadar çok resmi bir araya getirilmiş ki, kafamda artık bir Signac imgesi oluştuğunu söyleyebilirim.
Bu müzede ayrıca Cézanne, van Gogh, Gauguin, Monet, Degas, Rodin, Toulouse-Lautrec, Bonnard, Picasso, Braque, Léger, Miró, Klee, Giacometti, Bacon, Pollock, Lichtenstein, ChagalBotero gibi 19-20.yy sanatçılarının eserlerini görme imkanı da buluyoruz.
Müze hakkında bilgi edinmek isteyenler https://goulandris.gr/el/ adresine başvurabilir.
Goulandris Ailesi
Böyle büyük sanat müzelerinin kurucularını merak ederim. Örneğin Madrid’teki Thyssen-Bornemisza Museum’u kurucularını da araştırmıştım. Nazilere desteğe ve Nürnberg Mahkemesine uzanan bir aile hikayesi çıkmıştı karşıma.
Müzenin kurucusu Vassilis Goulandris’i (1913 – 27 Nisan 1994) araştırıyorum. Altından silah, çelik sektörü çıkmamasına seviniyorum nedense. Lakin bu müzenin altından da biraz sonra değineceğim başka çapanoğulları çıkıyor.
Goulandris adı Onasis ve Niarkos gibi armatörler kadar bilinmiyor. Onasis ve Niarkos’unki gibi magazin dünyasını da ilgilendiren bir hayat öyküleri olmamasından belki. Goulandris de bir armatör. Elisa Kadontis ile evlendikten sonra ailece modern sanat koleksiyoncusu olurlar. Vasil ve Elisa Goulandris Vakfı’nı kurarlar Ardından Yunanistan’ın ilk Modern Sanat Müzesi olan Andros Çağdaş Sanat Müzesi’ni temelini atarlar. Goulandris ve karısı çocuksuz ölünce geriye birçok davaya konu olan 3 milyar dolar değerinde bir sanat koleksiyonu kalmış. Varın, mirasın büyüklüğünü siz düşünün…
Aile hakkında bazı gerçekler “Panama Belgeleri” ile ortaya çıkmış[i]. Belgelerdeki bilgilere göre koleksiyondaki bazı tablolar Goulandris tarafından off-shore şirketlere satılmış, bu şirketler tarafından başkalarına satılmış ama bazı eserler Goulandris’in elinde kalmaya devam etmiş. Anlaşılan o ki, sanat tabloları düşük fiyatla satış, suretiyle para aklama işlerinde de kullanılmış. Örneğin 83 önemli tablo Goulandris tarafından düşük fiyatla bir şirkete satılıyor ama tablolar yine onun elinde kalıyor. Hatta çeşitli sergilerde sahibinin kendisi olduğunu beyan ediyor. Bazı tablolar birçok şirket arasında el değiştiriyor. Belgelerde geçen dört şirketin tablo alım-satım işlemlerinden önce tescil edildiği ve devir işlemlerinden sonra hemen kapatıldığı bu nedenle de ardında kayıt kalmadığı anlaşılıyor. Satılan bazı tabloların sonra geri alınma gibi işlemlere konu olduğu görülüyor.
Eserlerin yok olmayıp, kişilerin evleri yerine müzelerde muhafaza altına alınması insanı elbette mutlu ediyor. Buna rağmen, bu tür büyük özel sanat müze ve koleksiyonlarının temiz öyküleriyle karşılaşamamak, eserlerin kirli-para-iş ilişkilerini gizleyici rol üstlenmesi insanı üzüyor. Bu tür olayları o sanatçılara, sanat eserlerine ve tabii ki insanlığa karşı büyük ayıp olarak niteliyorum. Fazla para yerine biraz daha az kazanarak, insan olma fırsatını kaçırmasalar diyorum ama bu mümkün değil elbette. Kapitalizm denen şeyin kendisi bu. Modern sömürü imkanına rağmen bununla yetinmeyip; (hakkı olduğunu varsayarak) hırsızlık, gasp, el koyma vb. ilkel sermaye birikiminden bir türlü vazgeçemiyor.
“Atina’yı Farklı Gezmek” kitabımın ikinci versiyonuna bu iki müzeyi de almaya karar veriyorum. 25.01.2024, Atina.
Meraklısına Notlar:
►Atina Gezi Rehberi’ne bakmak için https://www.halukinanici.com/atina-gezi-rehberi/
►Atina’yı Farklı Gezmek e-kitabı hakkında bilgi almak için https://www.halukinanici.com/liste/atinayi-farkli-gezmek-2/
[i] https://www.vice.com/fr/article/jpbb7g/panama-papers-secrets-du-marche-de-l-art-2