Röportaj

Haluk İnanıcı’nın Dinle Lisa romanı, içinde aşk da siyaset de barındıran bir kitap. İnanıcı kitabı için “Bu öykü, ‘gerçek aşk’ın sınırlarının nereye kadar uzanabileceğini de göstermektedir,” diyor. TÜLİN KOZİKOĞLU

– Dinle Lisa bir ailenin romanı mıdır? 
– Romanım, Kastorialı mübadil bir ailenin hayatıyla başlıyor. Ancak romanı, bir ailenin romanı olarak tanımlamak ne derece yeterli olur, bilemiyorum. 

– Romanınız siyasi roman izlemini de veriyor. 
– Roman kahramanları, Türkiye’nin 12 Mart, 12 Eylül gibi önemli toplumsal alt üst oluşlarının yaşandığı dönemlerinden geçerken, haliyle siyasi tavır alıyor. Bu nedenle dönemin siyasi sorunlarını kahramanlarının gözünden izleme imkanı elde ediyoruz. 

– Romanda duyguların, örneğin aşkın insanları kullanarak, onların hayatlarının içinden geçerek geliştiği, bağımsızlaştığı izlemine kapılıyoruz. 
– Evet, romanımda aşka, her bir döngüsünde farklı tekil aşklar eşlik ediyor ve aşkı olgunlaştırıyor. Aşkın bizden bağımsız bir varlık gibi görünmesi yanılsamasında belki bu döngülerin de payı vardır. Aşk, çoğu zaman aşkın süjeleri dışında elde edilecek bir varlık gibi görülmez mi? 

– Roman karakterlerinizden Hüseyin ve Ufuk, zıt karakterli kardeşler. Hayatı böyle mi görüyorsunuz? 
– Evet, Hüseyin ‘inançlı bir sosyalist’, Ufuk ise avukatlığın sınırlarını aşmış çok zengin, muktedir bir burjuva. Aslında bu iki farklı karakterin temsil ettiği duygu atmosferi, çoğu zaman insanlar üzerinde bir arada çeşitli terkiplerde birleşir. Bazen hayata baş kaldırırken bile onu tahkim etiğimizin farkına varmayız. Bir yerde size biçilen bir görevi üstlenirken düzene uygun davranıyorsunuz, başka bir yerde ise belki de boğulduğunuz bir anda onu yıkmak, parçalamak, dağıtmak istiyorsunuz. İnsan hayatı, bu duygu atmosferi içinde, insanın oradan oraya sürüklenmesidir.