MIKIS THEODORAKİS
Kahramanlar Çağının Son Kahramanı
Haluk İnanıcı
O, yalnız müziğin ustası değil o, kardeşliğin, barışın,
sevginin,
halktan halka, kişiden kişiye dostluk taşımanın,
insan güzelliğinin,
arkadaşlıkların da ustasıdır.
Kötülüklere, zulme, işkencelere, savaşa,
nükleere,
ırkçılığa, sömürüye o ki insana yakışmayan her neyse,
bütün bunlara
karşı koymanın ustasıdır[1].
Yaşar Kemal
Mikis Theodorakis’i 2 Eylül 2021 Perşembe günü 96 yaşında kaybettik. Büyük besteci, bilsek de bilmesek de muhtemelen en az bir melodisiyle ya da bir film müziğiyle ruhumuza dokunmuştur. Onu sahnede devleşirken el hareketleri ile tüm orkestrayı, tüm seyirciyi kucaklamaya çalışırken görmüşseniz hafızanızdan çıkması mümkün değildir. Görmemişseniz bile internetteki videolarına bakarsanız, onun sahici, samimi insan yüzünü hemen fark edersiniz.
1995 yılında Antony Quin’le Paris’te Zorba filminin müziğini yeniden canlandırırken, sahnede beraber dans ederken[2] veya Zorba filminde Aleksi Zorba’nın o ele avuca sığımaz Helen ruhunu yakalamışsanız onu harekete geçiren etkenin Homeros çağının derinliklerinden gelen esintiler olduğunu görürsünüz. Evet binden fazla beste yapmış büyük bir bestkârdan/kompozitörden bahsediyoruz. Fakat onu sadece müziklerinden tanırsanız, Theodorakis’i anlamanız mümkün değildir. O Yunanistan’ın Nazi işgal döneminde başlayan direnişçi kimliğiyle aynı zamanda yakın çağ Yunan tarihinin muhalif, özgürlükçü ruhunu temsil eder. Nerede bir baskı, zulüm varsa orada Theodorakis’i ya militan kimliğiyle ya da bu kimliğin şekillendirdiği müziğiyle görmeniz mümkündür. Zamanla Yunanistan dışındaki insan hak ihlallerinde de aynı tavrı göstermeye başlayacaktır.
Böylesine önemli bir insanı değerlendirmek için en sondan, ölümünü takiben onun hakkında gazetelerde çıkan haberlerden bahsetmek yararlı olacaktır.
Ölümünün Ardından[3]
- Le Monde: Albaylar Diktatörlüğü’ne karşı direnişin sembolü ve besteci, Mikis Theodorakis, öldü.
- France 24: Direnişin sembolü besteci Mikis Theodorakis öldü
- Observateur: Albaylar Dikatoryası’na karşı koyan besteci Mikis Theodorakis öldü.
- Courrier Internationale: Yunanistan besteci Mikis Theodorakis için ağlıyor.
- Le Figaro: Albaylar Diktatoryası’na karşı direnişin sembolü, Zorba Filmi’nin çalkantılı bestecisi, her zaman sanat ve politika İle birlikte anılan, Yunan miti, Mikis Theodorakis perşembe günü 96 yaşında öldü.
- Le Temps: Sirtaki’nin mucidi, demokrasinin yorgunluk nedir bilmez savunucusu, solun temsilcisi Grek Müzisyen 96 yaşında Perşembe günü öldü. Üç gün ulusal yas ilan edildi. Şayet birinin hayatı ülkesinin hayatı ile iç içe geçmişse o Mikis Theodorakis’tir. Mikis Theodorakis belki de son Grek kahramandır.
- L’humanite: Odiseus Gibi Bir Hayat, Mikis Theodorakis. Fırtınalar, hayaletler, tuzaklarla dolu, ışıltılı bir hayat.
- Ta Nea: Theodorakis ardında doldurulması çok zor bir boşluk bırakıyor. Ama aynı zamanda birlik duygusunu da miras bırakıyor[4].
- Kathimerini: Müziğinin güzelliği kişisel cesareti ve karizması, sarsılmaz ahlak anlayışı, hataları ve albenisi onu, tüm yurttaşların saygısını ve sevgisini kazanmayı başarmış nadir insanlardan biri yaptı. Ve herkes onu lider olarak gördü.
- Avgi: Dünya vatandaşı Yunan, geleceği düşlememizi sağladı. Müziği yüreklere ve ruhlara seslendi. Halkın, direnişin, özgürlük mücadelesinin, demokrasi ve adaletin bayrağı oldu. Takip ettiği siyasi rotanın maceralarından ve tartışmacı karakterinden bağımsız olarak hepimize dokunmayı başardı.
- Cumhuriyet: Müziği özgürlük mücadelesinin bir parçası haline getiren komünist politikacı Theodorakis; Zorba ile de bütün dünyada tanınmış, ülkemizde de çok sevilen bir isim, komşuydu.
- Sabah: Theodorakis artık sadece bir Yunan besteci değil. O Anadolu’nun da Yunanistan’ın da, Avrupa’nın da ve hatta tüm dünyanın sesidir.
Medyada ona yakıştırılan diğer sıfatlara da değinelim kısaca: 20. Yüzyılın Tarihi Figürü; Tarihe Tanıklık Eden, Sirtaki’nin Yaratıcısı, Savaşan Besteci, Melodik Şiir Hareketinin Yaratıcısı, Ebedi İsyankâr, Gereklerin Büyük Elçisi, Besteci ve Politik Bilinç…
Yunanistan’ın mevcut hükümeti Theodorakis’in ölümüyle ülkede 3 günlük yas ilan etti. Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu O’nu “Müzikal kültürümüzün paha biçilmez bir değeri, hayatını müziğe, sanatlara, ülkemize, insanlara, özgürlük, adalet, eşitlik, sosyal dayanışma ilkelerine adamış bir Grek aynı zamanda evrensel bir müzisyen” diye tanımladı. Başbakan Mitsotakis “Yunan politikası, Grek müziği ve Grek kültürü için kara bir gün[5].” dedi. Kültür Bakanı Melina Mendoni ise O’na “Bugün Grek Ruhunun bir parçasını kaybettik. Öğretmen, entelektüel, direnişçi Mikis’imiz gitti. ” diye veda etti[6].Komünist Parti ise O’na “Derin bir heyecan ve dinmeyen alkışlarla, yaratıcı-militan, müziğin mücadeleci yeni sanatının bir savaşçısı, Mikis Theodorakis’e elvada diyoruz.” diyerek veda etti.[7].
Hayatında Dönüm Noktaları[8]
Çocukluk Yılları
Theodorakis, 1925 yılında Sakız Adası’nda doğar. Annesi Çeşmeli. Baba tarafı Giritli. Daha 7 yaşındayken eski-geleneksel Bizans melodileri söyler. 10 yaşında piskoposun isteği üzerine kilisede, “İsa’nın Acısı”nı çalar. 1937 yılında liseye gider. 12 yaşında ilk keman ve akerdeonu alır. Küçük bir orkestra kurar ve ilk şarkılarını besteler.
1941 yılında Atina Nazi ordularınca işgal edilir. İşgal altında ilk konserini Atina’da verir. 1943 yılında EAM’ın (Ulusal Kurtuluş Cephesi) gençlik konu EPON’un (Birleşik Panhelenik Gençlik Örgütü) üyesi olur. 1943 yılında EAM üyesi olur.
1944 yılında Almanlar ve yerli işbirlikçileri (Tsoliades’ler) Kokinya mahallesini basarlar. Mahalleden gözaltına alınıp stadyuma toplananlar arasında Theodorakis de vardır. Maskeli bir işbirlikçi tek tek göstererek 17 kişiyi seçer. İçlerinde o da vardır. Ancak maskeli adam son anda elini indireek ilerler. Biraz sonra seçilen kişiler herkesin gözü önünde kurşuna dizilir[9].
Nazilerin ülkeden kovulmasından sonra KKE’nin (Yunan Komünist Partisi) çekilmesiyle, İngilizler tarafından desteklenen sağcı-kralcı hükümet ve ELAS silahlı birlikte arasında İç Savaş başlar. Theodorakis ELAS cephesinde görev alır. Ancak yollar kapalı olduğu için dağlara çıkamaz. 1947 yılında İkaria adasına sonra daMacronisos Adası’na sürgüne gönderilir.
İç Savaş Sonrası
1949 yılında hükümet yanlılarının kazanmasıyla biten İç Savaş sonrasında, 1950 yazında Atina Konservatuvarı’na girer. 1953 yılında ilk film müziğini yazar, evlenir. 1954 yılında burs kazanır ve Paris’e gider. 1954-60 arasını Avrupa’da yoğun müzik çalışmalarıyla geçirir.
1960 yılında Yunanistan’a döner. Bu arada ünlü bestekâr Manos Hacidhakis “Kitabe”yi çalar. Solisti Nana Mouskouri’dir. Tarzı beğenmez, bir orkestra kurar ve Kitabe’yi kendi bestesiyle çalar. Bu iki faklı tarz beğenenleri ikiye böler. Bu bölünme aynı zamanda siyasi bir bölünmedir. Ya da doğru bir deyişle siyasi tavır alma farklılıkları bu müzikal bölünmenin ardında gizlenir.
Kitabe Ritsos’un Kitabe (Mezartaşı) isimli şiirlerinden seçilen 8 şiirin bestelenmesi ile doğar. Ritsos bu şiirleri Selanik’te 1936 yılında bir gösteride polis ve jandarmanın 30 kişiyi öldürmesi üzerine yazmıştı.
Lambrakis’in Öldürülmesi
1963 yılında milletvekili Lambrakis öldürülür. Bu olay hayatında önemli bir dönemi başlatır. Lambrakis Gençlik Örgütü/Lambrakistleri kurar, örgütün başkanı seçilir. Ardından da 1964 yılında milletvekili olur. Aynı yıl Mihalis Kakoyannis’in yönetmeni olduğu Zorba (Alexis Zorba/Zorba Le Grec) filminin müziğini yapar.
Paris Sürgünü
60’ların ikinci yarısında yaklaşan darbeyi hisseder. Papandreu başkanlığında Yurtsever Cephe kurulması için calışma başlatır. Ancak darbe beklemedik şekilde, 1967 yılında, Albaylar Cuntası diye anılacak olan 3 albay başkanlığında gelir. Kral darbeyi zoraki desteklemek zorunda kalır. Theodorakis’in başı yine derttedir. Cuntanın 13 numaralı bildirisi ile eserleri yasaklanır. Aynı yıl Averof Cezaevi’nde tutukludur. 1969 yılında oradan Oropos adasındaki cezaevine gönderilir. Bu kez tüm dünya ona sahip çıkar. Uluslararası kurumlar, önemli kişiler Cunta üzerinde baskı oluşturur. 1970 yılında serbest bırakılır. Paris’e sürgüne gitmesine izin verilir. Cunta’nın devrileceği 1974 yılına kadar burada sürgünde kalır.
4 yıllık sürgün hayatında tüm çabasını Cunta’ya karşı mücadelede yoğunlaştırır. O sırada yurt dışında olan Melina Mercouri ile birlikte Uluslararası kurumları, entiljansiyayı harekete geçirirler[10].
1969 yılında Costa Gavras’ın, Lambrakis’in hayatını konu alan ünlü filmi “Z”nin müziğini yapar. 1975 yılında Pablo Neruda’nın Conto General şiirini besteler.
1981-85 döneminde KKE milletvekili olur. 1991 yılında Medea operasını besteler. 1992 yılında Barselona olimpiyatı için Canto Olympico’yu besteler.
2010 yılında ekonomik kriz nedeniyle Yunanistan üzerinde baskı uygulayan uluslararası ekonomik kuruluşlara karşı çıkar. Spitha’yı (Halk Hareketi) kurar.
Hayat kronolojisinden açıkça anlaşıldığı üzere Theodorakis’in hayatı Atina, Yunanistan tarihi ile iç içe geçmiştir. Müziği ve politik mücadelesi birbirine yön vermiştir.
Besteleri, Müzik Anlayışı.
Müzikal yelpazesi de çok geniştir. Bir yandan kitlesel müziğe inanır. Müziğini halk için yapar. Ama bir yandan da opera, senfonik müzik türlerinde de ciddi çalışmalar yapar. Kantatlar, ilahiler oda müziği besteler. Bale, oratoryo, sahne müzikleri yazar. 20’ye yakın filmde onun müziklerini görürüz. Ünlü şairlerin şiirlerini müzikle yeniden yazar. Antik Yunan çağından beslenen ezgiler onun besteleriyle modern müziğin içine akar. Kendi deyimiyle Neo Helenik[11] müziğin öncülüğünü yapar.
Kendini müzikte bir devrimci gibi görür. Şöyle der; “..Böylece
kısır döngüye hapsedilmiş, alt kültür ‘mermi’ yağmuruna tutulmuş insanoğlunun,
kendi manevi özü içinde gelişme kaydetmesi imkansızlaşır ve zaman içinde, ilkel
bir ‘hiperteknokrat’ diye adlandıracağımız, sadece üretip tüketen o çağdaş
canavara dönüşür.” Bize kısır döngüden çıkışın ipuçlarını da gösterir. “Apaçık
ortada ki, azar azar bir uygarlık krizine, bir ahlak krizine, bir değer krizine
adım atmakta, insanlığın günbatımına doğru ilerlemekteyiz. Selameti nerede ve
nasıl bulabiliriz. Bence, yalnızca Kültür Devrimi’nde ve Kültür Devrimi
sayesinde. Toplumun tüm üyelerinin, çağdaş bir düşüncenin ve yüzyılımıza uygun
bir sanat anlayışının oluşumuna, aktif ve organik şekilde katkıda bulunmalarını
teşvik etmeliyiz.[12]”
www.france24.com
www.lefigaro.fr
www.nouvelobs.com
www.letemps.ch
www.humanite.fr