Roman / Gezi / Hukuk

Türkiye’de Hukuku Yeniden Düşünmek

Vatandaşların devletle ve kendi aralarındaki ilişkileri, politik toplum/sivil toplum dengesini belirleyen kurallar bütünü olarak karşımıza çıkan hukuk, hem devlet aygıtının fikrî yakıtı olarak hem de yargı bünyesinde cisimleşmiş bir baskı aygıtı olarak, demokratik hukuk devletinin ayrılmaz bir parçası olduğu; yönetenlerin keyfiliğini önleme, yönetilenlerin haklarını koruma misyonu üstlendiği iddiasındadır. Hukuk özetle, müeyyidelendirilmiş normlarla, devlet-toplum arasındaki yeniden üretimi hâkim sınıf bloku/ideolojisi lehine güvence altına alan politik atmosferin, yapının harcıdır. Demokratik hukuk devleti, hak ve özgürlüklerin vatandaş lehine genişleyeceği, bunun ancak kendisi tarafından güvence altına alacağı iddiasını da taşır. Politik mücadele tarihi bize, yönetilen sınıfların inisiyatif kaybettiği dönemlerde otoriter-devletçi görüşün genel ideoloji üzerinde hâkimiyet kurduğunu ancak mücadelenin hâkim sınıf blokunu gerilettiği kısa parlama anlarında özgürlükçü eğilimin bu bloku parçalayabildiğini göstermektedir. Yine anlaşılmaktadır ki, muhalefete düşen siyasi hareketler iktidara gelmek, halkın çoğunluğunu kendi etrafında seferber etmek için “hak ve özgürlük” söylemine sarılmakta ve bunu çoğu zaman bir amaç değil bir araç olarak görmektedirler. Gerçek olan bir şey varsa, türü ne olursa olsun iktidarlar hiçbir zaman iktidara doymamaktadır. İktidar, kitlesel muhalefet anlarında bir adım gerilese bile, hemen vermek zorunda kaldığı hakları ne zaman ve nasıl geri alacağının planını yapmaktadır.

Türkiye’de Avukatlık İdeolojisi

Hayatı tahayyül etmemize; anlamlandırmamıza; kendimizi “özne” (Althusser, 1978:71)  olarak görmemize imkan veren “genel ideoloji” (Belge, 1989:296) yanında; avukatlık mesleğinde ideolojiden bahsetmek aslında iddialı bir şey. Çünkü bir mesleğin kendi penceresinden bakarak tüm hayatı bütünlük içinde kavrayabilmesi; (Mardin, 1992:73) hatta ifade edebilmesi oldukça zor. Böyle bir iddiayı üyesi olduğu “lonca” dışında başka hayatı olmayan 13. yüzyıl avukatı ileri sürseydi belki garip kaçmayabilirdi.

YARGI KÜLTÜRÜ VE HUKUK ESTETİĞİ

Kültür ve estetik kelimeleri insanın düşünme ve yaratıcılık kapasitelerini ortaya koyan, niteliğini açıklayan kavramlar. Cumhuriyet kurulduğu günden beri sorunlu olan hukuk-yargı alanlarını bu kavramlarla anlamaya çalışmak sadece bir ironiye işaret etmiyor. Neyin olmaması gerektiği var olan kültür ve estetik düzeye bakılarak bir dereceye kadar anlaşılabilse de, olması gerekenin sorunlardan, açmazlardan yola çıkılarak tespit edilmesi mümkün değildir. Kavramlar bize konunun ilişkili olduğu başka toplumsal alanlarla birlikte anlaşılabileceğini de işaret ediyor.

1 3 4