Roman / Gezi / Hukuk

Mahkemelerine Hukuk Gelmiş Memleketimin.

O gün mahkemede öylesine büyük stres yaşamıştım ki, akşam yatağıma uzandığımda deliksiz uyumuşum. Gözlerimi kapar kapamaz kendimi güzel bir rüya içinde buldum.

Rüyamda, her zamanki sabah yürüyüşünün ardından büroma gidiyorum. Daha kapıdan girerken arkadaşlarım yanıma koşuyor. Hükümet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Kurulu kararı uyarınca büyük bir proje başlatmış. “İstanbul’da imar plan değişiklikleri ile yapılan tüm büyük binalar yıkılacakmış!” Yüksek mahkeme, plan değişiklikleriyle yapılan bu yüksek binaların yöneticilere “rüşvet-çıkar” sağlanmadan yapılmasının mümkün olmadığını ve bu ranttan yararlanıp buradan taşınmaz satın alanların da bu suça iştirak ettiğini belirterek   “Hukuka aykırı davranışta bulunanların zarar ziyan iddiasında bulunamayacaklarına,” karar vermiş. Hükümet bu karara dayanarak, tüm binaları yıkacak ve şehrin nefes almasını sağlayacakmış. Hatta, “Koruları, beton yollar yaparak park haline getirme,”  kepazeliğini icat edenler hakkında da davalar açılmış. Şehrin Anadolu, Avrupa bölgesinde binalar kamulaştırılarak Emirgan Korusu büyüklüğünde iki büyük koru yapılacakmış. Haliyle “Allah’ım bu günleri de mi görecektim?” diye sevinçten uçuyordum.

Parçalanmış Adalet

Türkiye, demokratik mücadelenin hukuka yansımasının net izlendiği ülkelerden biridir. Ülkemizin adeta bir hukuk laboratuvarı olmasında, Batı’nın 200 yılda olgunlaştırdığı modern toplum projesini bizim 87 yıllık cumhuriyet tarihimize sığdırmak zorunda kalmamızın yarattığı gerilimin de payı muhakkak vardır. 1923-1946 döneminde, ulus-devlet projesi inşa edilirken, eski düzene karşı tavır alan iktidarın “otoriter ceza hukuku anlayışı”na ihtiyaç duymasının sebebini anlamak çok zor değil. Üstelik, eski düzene karşı Batılı bir toplum projesi inşa edilirken, Osmanlı’nın son dönem sıkıyönetim mevzuatından aynen yararlanılmış ve bu uygulama neredeyse 1940 yılına kadar sürdürülmüştür. Hatta bu mevzuat da yeterli görülmemiş; rejim, İstiklal Mahkemeleri Kanunu ve diğer özel ceza kanunlarıyla tahkim edilmiştir.

PERA PALAS

Kadim şehirlerin her bir köşesinde keşfedilmeyi bekleyen hafıza mekanları vardır. Pera Palas “Şehirlerin Kraliçesi” sayılan İstanbul’un sırlarla dolu yapılarından sadece biri…  Görkemi sadece Art Nouveau tarzının güzel bir temsilcisi olarak şehrin kalbinde yer almasından, Altın Boynuz’a yukarıdan bakmasından değil, şehrin hafıza merkezlerinden biri olmasından kaynaklanıyor.

Roman Bitti, Yolculuklar Devam Ediyor

Aşkın Yedi Menzili” aynı zamanda kendi yaşam yolculuğumda da bir menzildi benim için. Edebiyat serüvenimde her romanım adeta farklı bir denemeyi ve dönemeci simgeliyor.   Fakat son romanımda ilk ikisinde olmayan bir özellik var. Dikkatli okurun, geçmişin zengin ve  deruni nağmelerini barındıran dilini daha ilk satırlardan itibaren hissedeceğini umuyorum.

Rugan Ayakkabılı Teğmen

“Gece olduğunda ay yoksa, yatakhanenin pencerelerinden görünen gökyüzünde pır pır yanıp sönen yıldızlar ne kadar çoktu… Hayalleri tutuşturan bol yıldızlı gökyüzünün altında, anne kucağından uzakta uyuyan çocuklar, yıllar sonra diplomalarını aldıklarında yıldızlar her birin omuzlarına konacak, teğmen olup hayatın akışına katılacaklardı. Omuzlarındaki yıldız sayısı çoğaldıkça parıltıları artacak, göz kamaştıracaklar ama yolları da birbirinden ayrılacaktı. Bazısı ülkülerle çarpan kalbinin sesini dinledi, özgürleşmek ve özgürleştirmek istediği hayattan bir yıldız gibi kaydı; insani değerlerini ve özlemlerini miras bırakarak. Ve Türkiye, kendi çocuklarının yasını tutmadı.”

Samoslu Kız/Samyotisa

İstanbul’da tanıdım Samyotisa’yı. Yaşına rağmen hâlâ inceliğini muhafaza eden, dokunsan kırılacak kadar narin güzelliği… Yılların yorgunluğunu, acılarını gizlemeyi başaran sıcak gülümsemesini… Samos’ta buluşalım demiştik.   

Uzun serüveni aslında daha o doğmadan başlamıştı. Ailesinin bir Ege sahil kasabasındaki zengin varlığını bırakıp sığındığı Samos, elindeki kıt imkânlarla kucak açmıştı onlara. Daha o günlerde başlamıştı kaderi nakış gibi işlenmeye. Tahrip edilen geçmiş zenginliklerini unutarak yeni bir hayat kurmuşlardı bu fakir adada.

TEKNOLOJİ TOPLUMLARI ve AVUKATLIK MESLEĞİ

Sevgili meslekdaşım, hiç kendinizi karşılaştığınız hukuki süreçlerde, muhakeme hukukunun sayısız normları arasında çaresiz hissettiğiniz oldu mu? Bir insani değeri savunurken, korkunç bir adli hata yapıldığını anlatmaya çalışırken size çok şekli bir cevap verildiğinde kahroldunuz mu?