Kuzey Yunanistan ve Atina’ya yıllardır gidip geliyorum. En son geçen yıl bir grup arkadaşımızla gitmiştik. Gezi Atina’da ikamet eden bir dostumuz tarafından detaylı planlanmıştı. Zamanımız sınırlıydı ve Marcopolo’dan Sounio’ya kadar sahil şeridi de geziye dahildi. Arada bir bağa gidip şarap fabrikasında tadım merasimine de katılacaktık. Yunan rehberimiz eşliğinde Akropolis’ten Keramikos’a doğru yürürken programda Antik Agora ve Attalos Stoası’nın olmadığını öğrenince hem şaşırmış hem de üzülmüştüm. Doğrusu program ne kadar sıkışık olursa olsun bunu aklıma getirmem mümkün değildi.
Uyumu bozmamak için sesimi çıkarmamıştım. Oysa Stoa’da tüm arkadaşlarıma eski dönemlerde olduğu gibi Hesiedos’tan, Homeros’tan mısralar okuyacaktım. Bu üzüntümü Keramikos’u gezerken rehberimizin verdiği bir bilgi bir nebze de olsa giderdi. Rehberimiz Perikles’in Keramikos’ta yaptığı ünlü mezar konuşmasının tam yerinin bilinmediğini söylerken bana bu konuşmayı hatırlatmıştı. Bu konuşmayı duymuştum ama nerede yapıldığını bilmediğim gibi içeriğini de ağıt türünden olacağını düşünerek merak etmemiştim. Gözümle Antik mezarlığın eski kapısını, giriş rampası izleyerek söylevin verildiği yeri tahmin etmeye çalıştım.
İstanbul’a döndükten sonra ilk iş olarak konuşma metnini bulup okuma fırsatı elde ettim. Konuşmayı, ünlü Antik Çağ tarihçisi General Thukidides’in aktarmasıyla biliyorduk. Şaşırmıştım. O güne kadar Atinalıların yaşantısı hakkında somut bilgimiz felsefe metinlerinde geçtiği kadardı. Konuşma bize Atinalıların günlük yaşantılarından kesitler sunuyordu ama her şeyden önemlisi bize demokrasi hakkında o gün ne düşündüklerini, neden bu siyasi rejimi tercih ettiklerini açıklıyordu. Perikles’in, siyasi tarihte demokrasi kelimesini ilk telaffuz eden ve bu yönetim şeklini Atina’da ilk kuran olan Kleistenes’in yeğeni olduğunu hatırlayalım.
Bu konuşma metnini okuduktan sonra çevremdeki dostlarıma Keramikos’a tekrar gideceğimi ve General Perikles’in konuştuğunu tahmin ettiğim yerde aynı konuşmayı 2500 yıl sonra yeniden yapacağımı söylediğimde “Mezarlık konuşması ha!” diye gülümsemelere neden olmuştum. Ama gezinin detaylarını anlattığımda da Atina gezisini beraber yapmayı isteyen ısrarlı taleplerle karşılaşacaktım.
Buraya sadece turistik amaçla gelenler dahil tüm gezginleri, antik kalıntıların arkasına gizlenmiş insan varlığına yoğunlaşmaya davet edeceğim. Kendi merakımı onların merakı haline dönüştürmeye çalışacağım. Bir anlamda gezi, hem o nefis Yunan yemeklerinin tadına, hem de insanlık tarihinin geçmişine, demokrasinin çocukluk haline, Atina’nın görüp geçirdiklerine seyahat olacak. Tabii bu yolculuk esnasında dünyayı anlamamızı sağlayan kavramlarının, sistematik bütünlüğe kavuşarak mitolojiden felsefeye dönüşümüne de değinmek gerekecek.
Atina Gezisi Hazırlığı
Yeni gezimi mart ayına planladım. Atina ilgili elimizde yeteri kadar Türkçe gezi kitabı var. Mitoloji ve felsefe kitapları ise sayılamayacak kadar çok. Atina şehir merkezi Kuzey ve Güney olarak iki bölüme ayrılıyor. Bugüne kadarki bilgilerime ek olarak eski şehir planlarını, Aristo ve Platon’un ders verdiği yerleri vb. birçok bilgiyi yeniden toparlamaya çalıştım. Doğal olarak ben de yeni gezime defalarca görmeme rağmen Akropolis’ten başlayacağım. Ama önce Parthenon’dan değil de yamacındaki Dionysos Tiyatrosu’ndan.
Uçakla bir saatlik süre sonunda Atina’ya iniyoruz. Metro ile Monastraki’de kiraladığımız eve gidiyoruz. Bulmamız çok kolay oluyor. Evimizin balkonu Akropolis’e bakıyor. Zaman kaybetmemek için hemen taksi ile Akropolis girişine gidiyoruz. Dionysos tiyatrosu, müze giriş rampası başlangıcının tam yanında. Eski heybetinden uzak olsa da gördüğüm kalıntılar beni heyecanlandırmaya yetiyor.
Tiyatroyu, iki yüz metre ileride daha heybetli duran Herodes Atticus tiyatrosundan ve diğer Yunan tiyatrolarından ayıran özellikleri var. Bir kere Atina’nın ilk tiyatrosu. Dionysos adına yapılan ilk tiyatro ve bugüne kadar bildiğimiz bütün Antik Tiyatro oyunlarının ilk oynandığı yer. Büyük tragedya, komedya ustalarının doğduğu, kendini ispatlamaya çalıştığı ilk mekan. Hepsi aynı eşikten geçmiş, hepsi oyunları oynanırken nefeslerini tutmuş, hepsi o şenlikteki büyük ödülü almak için ter dökmüş. Kimler mi? Aiskhylos, Sofokles, Euripides, Aristofanes, Menandros ve daha niceleri…
2500 yıldır Akropolis yamacında duran Dionysos tiyatrosuna yöneliyorum. Teatron bölümüne geçip sıralardan birine oturuyorum. Taşın soğukluğunu hissedince o zamanlar getirdikleri mindere oturuyorlardır herhalde diye düşünüyorum. Yoksa 7 gün sabahtan akşama kadar taşın üzerinde mi oturuyorlardı?
Buraya o günleri yeniden yaşamak için gelmiştim. Eski zamandan beri bu adı taşıyor tiyatro. Adı Miken döneminden bilinen Tanrı Dionysos kültü MÖ 750-550 arasında büyük Yunan kolonizasyon döneminde gelişiyor ve giderek tüm diğer tanrıların önüne geçiyor.
Asmanın, şarabın yani üretimin tanrısı haliyle sarhoşluğun yaratıcılığın, kendinden geçerek doğayla bütünleşmenin tanrısı.
Toplumun üretici yanını simgeliyor. Adı önce halkın arasında hızla yayılıyor. Adına şölenler düzenleniyor. Atina’nın soylu aileleri ve yöneticileri toplumu bir arada tutabilmek için desteklemeye, giderek kitleyi kontrol altına almak için bizzat yönetmeye başlıyorlar şenlikleri. Demeter şenlikleri de böyle. Diğerleri de… Tam 75 şenlik günü varmış Atina’da. Hatta bir dönem sonra Arkhonlar bizzat yönetiyorlar Dionysos şenliklerini. Profesyonel Dionysos sanatçıları, koristleri ortaya çıkıyor. Tiyatro Pesistratos döneminde kurumsallaşıyor. Bir yıl önceden başlıyor Dionysos şenliklerinin hazırlanması. 17 oyunluk listeye girebilmek için ne terler dökülüyor.
Her baharda tekrarlanan iki günü hazırlıktan sonra beş gün sürecek büyük Dionysos şenliğini izlemek için hazırım taş koltuğumda. Teatronda oturup sahnede yedi günde cereyan eden ritüelleri, oyunları, şarkıları bu tiyatroda izleyeceğim. Şenliğin yedi gününü gözlerimin önünde canlandırarak bir saate sığdıracağım.
Açılışla birlikte yazarlar ve koroları sunumlarını yapacaklar. Her yıl Tanrı Dionysos adına açılan yarışmalarda yarışan tragedyalardan bir hakem heyetince seçilenler, yani kazananlar katılıyor Büyük Dionysos şenliğine. Beş gün içinde, önceden seçilmiş 12 tragedya 5 komedya olmak üzere 17 oyun yarışacak. Yarışmalara oyuncular ve her biri 50 kişiden toplam 20 koro katılacak. Yaklaşık 1200 civarında korist görev alacak şenlikte. Öyle ki tüm İyon şehirlerinde yapılan şenliklerde görev alan binlerce korist bölgesel bir meslek örgütü bir kurmuşlar.
Not: Yazım aşamasındaki kitabımın giriş bölümünden alınmıştır.
İncelemeler
Henüz yorum yapılmadı.