Gezi

Kapadokya’dan Kayseri’ye: Yorgun Topraklar

Aşkın Yedi Menzili’nde Kayseri şehri doğrudan yer almaz. Adeta Konya’nın gölgesi gibi geridedir. Anadolu’nun başkenti Konya’nın ezeli rakibi Kayseri’nin kaderi midir hep ikinci planda kalmak? Adını Sezar’dan alan kaç şehir vardır Diyarı Rum’da. İkisinin adı da Romalılar tarafından konulmuştur da neden Konya öne geçmiştir? İkonium ve Ceasera… Sezar, Küçük Asya seferinde kendi adını taşıyan bu şehre uğramamış olabilir mi? Neden ünlü “Veni, Vidi, Vici” darbımeselini Tokat’ta değil de burada söylemiş olmasın? Ya İskender… Gordion’da, ona Doğu’nun kapısını açan ünlü düğümü kestikten sonra Kapadokya’ya yöneldiğine göre, Kayseri’ye uğramamış olabilir mi?

KASTORİA

Kastoria ismini duyunca içim pır pır eder. Makedonya’nın bu kasabasının adıyla çocukluğumdan beri beraber yaşadım desem yeridir. Aile içinde Osmanlı dönemindeki adıyla Kesriye denirdi daha ziyade. Lakin ben kunduz (kastori) kelimesinden türeyen orijinal ismini tercih ediyorum. Kunduzlar ülkesi… Bu ismi sevmemde çocukluğumun çizgi roman karakterinin “Hay bin kunduz!”[i] repliğinin payı var mıdır bilmiyorum… Orada doğan dedem, ninemiz ve orayı büyüklerinden dinleyen teyzelerimizin dilinden düşmezdi. Şirin bir belde olduğunu, bir gölün kenarında bulunduğunu; Rum, Müslüman, Yahudilerin birlikte yaşadığını; kasabada bahçeli bir evimizin, yakındaki Rupişta’da bir çiftliğimiz olduğunu; Mavrahori’ye sıkça gidildiğini bilirdim. 

[i] Çizgi roman kahramanı Kaptan Swing’in ünlü repliği.

Konya’ya, Tebrizli Arif Makamına Yolculuk

İlk yolculuğum “Neden Konya’ya oldu?” bilmiyorum. Kendiliğinden gelişti her şey. Bir sabah içime doğdu ve o hafta sonu gitmeyi kararlaştırdım. Daha önce de birkaç kez ziyaret etmiştim. Ama bu kez farklıydı. Romanımın kahramanı Tebrizli Arif’in gizemli yolculuklar yaptığı, Bacıyanı Rum ve arîfeler arasında nam salan Hümeysa’nın doğduğu, hem maddi âlemin, hem de manevi âlemin basamaklarını sabırla tırmanan Emir Nureddin’in yaşadığı, Selçuklu Devleti’nin başkentini ziyaret edecektim. Belki de romandaki tüm yolların Konya’dan geçmesiydi beni çeken. Belki bu yüzden Konstantinopolis, Amasya, Alaiye, Beyşehir gibi şehirler arka sıralara kaldı.

Kubadabad Sarayı’na, Mahperi Sultan Hatırasına Yolculuk

Bu sabah Beyşehir’e gideceğim. Daha akşam yatarken heyacan sarmıştı her yanımı. Roman kahramanım Mahperi Hatun’un yaşadığı 800 yıllık Kubadabad Sarayı’nı görecektim. Tabii geriye ne kalmışsa onu… Bu muhteşem kasrın onun firuze gözlerine adandığını, romanda hükümdar bizzat söylemişti karısına. On yılı aşmıştı yapımı. Anlatılanlara göre; bir göl kenarında yapılmış, cihanın o güne kadar görmediği güzellikteydi saray. Mahperi ve Alaeddin’in büyük aşkları doğurmuştu onu. Ardından Mahperi ve Tebrizli Arif’in ateşi aşk içinde kavruldukları, kevser içinde yüzdükleri bir cennete dönüşmüştü.

PERA PALAS

Kadim şehirlerin her bir köşesinde keşfedilmeyi bekleyen hafıza mekanları vardır. Pera Palas “Şehirlerin Kraliçesi” sayılan İstanbul’un sırlarla dolu yapılarından sadece biri…  Görkemi sadece Art Nouveau tarzının güzel bir temsilcisi olarak şehrin kalbinde yer almasından, Altın Boynuz’a yukarıdan bakmasından değil, şehrin hafıza merkezlerinden biri olmasından kaynaklanıyor.

Roman Bitti, Yolculuklar Devam Ediyor

Aşkın Yedi Menzili” aynı zamanda kendi yaşam yolculuğumda da bir menzildi benim için. Edebiyat serüvenimde her romanım adeta farklı bir denemeyi ve dönemeci simgeliyor.   Fakat son romanımda ilk ikisinde olmayan bir özellik var. Dikkatli okurun, geçmişin zengin ve  deruni nağmelerini barındıran dilini daha ilk satırlardan itibaren hissedeceğini umuyorum.

Samoslu Kız/Samyotisa

İstanbul’da tanıdım Samyotisa’yı. Yaşına rağmen hâlâ inceliğini muhafaza eden, dokunsan kırılacak kadar narin güzelliği… Yılların yorgunluğunu, acılarını gizlemeyi başaran sıcak gülümsemesini… Samos’ta buluşalım demiştik.   

Uzun serüveni aslında daha o doğmadan başlamıştı. Ailesinin bir Ege sahil kasabasındaki zengin varlığını bırakıp sığındığı Samos, elindeki kıt imkânlarla kucak açmıştı onlara. Daha o günlerde başlamıştı kaderi nakış gibi işlenmeye. Tahrip edilen geçmiş zenginliklerini unutarak yeni bir hayat kurmuşlardı bu fakir adada.

1 2