Gezi

Amasya’da, Harşena Kalesi’nde Baba İlyas’ın İzini Sürmek

Kaç yıl önce gelmiştim Amasya’ya? Carcurum’da rüzgârdan havalanan sarı toz bulutu, eski kral mezarları, Yeşilırmak’ın serinliği ve uğultusu, Ferhat’ın Şirin’in aşkından kayaları oyarak açtığı su kanalları, uçsuz bucaksız elma bahçeleri, güzel evleri; yıllar öncesinden aklımda kalan güzellikler… Bu kez ziyaretimin nedeni farklı; bir zamanlar Anadolu’da mazlumun sesi, Hakkın ışığı olan Baba İlyas’ın, dergâhını kurduğu Çat köyüne, öldürüldüğü Harşena Kalesi’ne gidiyorum.

ANTIOCHIA

Ailemizde Kastoria’dan sonra adı en fazla geçen yerler arasında, Antalya ve Isparta’yla birlikte yer alıyordu Antakya. Antalya gümrük müdürlüğünde çalışan dedem İskenderun ve Antakya müdürlüklerinde de görev yapmıştı. Dedem bölgenin Fransızlardan teslim alınmasına tanıklık edenler arasındaydı. Antakya şahsi varlığım açısından da önem taşıyor. Annem 7 yaşında Asi nehri kenarında oynarken nehre düşer ve yoldan geçen biri tarafından kurtarılır.

ATİNA’YI FARKLI GEZMEK

Atina, tarihi binlerce yıl önceye uzanan Mısır, Mezopotamya, Anadolu, Girit kültürlerinin sentezi olarak karşımıza çıkan antik şehirlerin en önemlilerinden. Politik, edebi kavramların ilk defa şekillenmeye başladığı, felsefi ve bilimsel kavramların ilk defa sistematik bütünlüğe kavuştuğu önemli bir kültür merkezi. Haluk İnanıcı böylesi önemli bir şehri gezerken aynı zamanda agoraların, stoaların sütunları arasında cereyan eden tartışmaları, dönemin yaşantısını canlandırıyor bizlere. Şehrin insanlığa armağan ettiği Isonomia (yasa önünde eşitlik), demokrasi tartışmalarının uçuştuğu Eski Agorada, Ekklesia’da dolaştırıyor; bilinen ne kadar antik tiyatro oyunu varsa ilk kez sahnelendiği Dionisos Tiyatrosu sıralarına oturtarak şölenin, oyunun içine sokuyor okuru, hayaller kurduruyor. Yemeğinden müziğine kadar tarihin derinliklerinden gelen damak ve dimağ zevkini de ihmal etmiyor.

Atina’yı Farklı Gezmek, adının hakkını tam manasıyla veren, bir geziyi aynı zamanda kültür ve tarih yolculuğuna dönüştüren, okuru kendi merak labirentine çeken özel bir kitap.

 “Hâsılı, bu Atina gezi-kültür rehberini yazarken istedim ki; yemeğiyle, tarihi yapılarıyla, sanatçılarıyla, müziğiyle binlerce yılda ortaya çıkan bu ince kültür, gözlerimin ışığı ve duyu organları aracılığıyla okurun beynine aksın, onun merakını çeksin ve gezisine eşlik ederek ona bir farklılık yaşatsın; okura kendi güzergâhlarını ve gezisini oluşturmak için imkan sunsun.”

Atina’yı Farklı Gezmek

Kuzey Yunanistan ve Atina’ya yıllardır gidip geliyorum. En son geçen yıl bir grup arkadaşımızla gitmiştik. Gezi Atina’da ikamet eden bir dostumuz tarafından detaylı planlanmıştı. Zamanımız sınırlıydı ve Marcopolo’dan Sounio’ya kadar sahil şeridi de geziye dahildi. Arada bir bağa gidip şarap fabrikasında tadım merasimine de katılacaktık. Yunan rehberimiz eşliğinde Akropolis’ten Keramikos’a doğru yürürken programda Antik Agora ve Attalos Stoası’nın olmadığını öğrenince hem şaşırmış hem de üzülmüştüm. Doğrusu program ne kadar sıkışık olursa olsun bunu aklıma getirmem mümkün değildi.

BELÇİKA’YI FARKLI GEZMEK

Belçika güneyin Roma ve Floransa’sı gibi kuzeyin Rönesans merkezi olarak fikir ve sanat özgürlüğünün merkezi haline gelmesiyle ön plana çıkan bir bölge. Jan van Eyck, Bosch, Bruegel, Rubens, Rembrandt, Veermer gibi ressamları; Erasmus, Spinoza, Leibniz gibi büyük düşünürleri yetiştiren bu topraklar düşünceleri yüzünden yerel iktidarlarla çatışan birçok muhalife de kucak açmıştı. Haluk İnanıcı şehir sokaklarında dolaşırken Voltaire, Hugo, Baudelaire, Marx, Proudhon gibi sürgündeki fikir insanlarının, yazarların sığındığı mekanlara uğruyor; bizi Avrupa’nın iki büyük imparatorluğunun kurucuları olan Şarlman ve Şarlken’in yaşadığı yerlere götürüyor; nice şarkıcı, yazar, çizerin yürüdüğü sokakları tanıtıyor. 20. yüzyıl bilim dünyasının kutsal mekanı Solvay Enstitüsü’nün de burada olmasının rastlantı olmadığını anlatıyor okura.

Belçika’yı Farklı Gezmek, adının hakkını tam manasıyla veren, bir geziyi aynı zamanda kültür ve tarih yolculuğuna dönüştüren, okuru kendi merak labirentine çeken özel bir kitap.

 “İstedim ki, Brüksel, Bruge, Gent, Anvers sokaklarında dolaşırken, müzelerde zaman geçirirken, parklarında otururken, heykellerine bakarken, müziklerini dinlerken, kanallarında gezerken, yemeklerini tadarken hissettiğim; tarihin derinliklerinden beslenen duygular, imgeler, heyecanlar satırlar arasından okura aksın ve onları da etkisi altına alsın.”

Brüksel’i Farklı Gezmek

Brüksel’e dört yıl içinde ikinci gelişimiz. Geçen sefer de aralık ayını seçmişiz. Bu kez yanımızda 12 yaşındaki çocuğumuz var. Noel’in o süslü sokaklarını görmesi için tercihimizi zihnimizde iz bırakan Brüksel, Bruges, Gand lehine kullandık. Kış soğuğunu göze alıyoruz; neyse ki, yağmursuz çok güzel altı gün geçiriyoruz bölgede. Brüksel deyince iki imge gelirdi aklıma. İlki, insana yağmurlu havayı sevdiren ve sanki o hava sadece Brüksel’e özgüymüş hissi uyandıran, Dalida’nın söylediği İl Pleut sur Bruxelles (Yağmur yağıyor Brüksel’e) şarkısı… Sanki bu parça Dalida’nın söylemesi için yazılmış. Dalida’nın o kendine özgü sesinin kattığı derinlik ve lezzet hüzünlü bir şarkıyı bile şehrin simgesi haline getirmeye yetmiş.

Bursa’da Zaman

O her yerde kendi ritmi, kendi hususi zevkiyle vardır, her adımda önümüze çıkar. Kȃh bir türbe, bir cami bir han, bir mezar taşı, burada eski bir çınar, ötede bir çeşme olur ve geçmiş zamanı hayal ettiren manzara ve isimle, üstünde sallanan ve bütün çizgilerine bir hasret sindiren geçmiş zamanlardan kalma aydınlığıyla sizi yakalar.

 

Ahmet Hamdi Tanpınar

Endülüs’ü Farklı Gezmek

Müslüman dünyayla Hristiyan dünyanın her bakımdan bir araya geldiği, kaynaştığı, yüz yıllarca iç içe geçtiği bir yer: Endülüs. Haluk İnanıcı, bu hayranlık uyandırıcı coğrafyada klasik gezi formu sınırları dışına çıkarak tarihî, sosyal ve kültürel doku içinde dolaşırken güzelliklerin içine gizlenmiş acıları hissediyor, taşların arkasını gözlüyor, söylencelere kulak kabartıyor, hayaller kuruyor.Endülüs’ü Farklı Gezmek adının hakkını tam manasıyla veren, bir geziyi aynı zamanda kültür ve tarih yolculuğuna dönüştüren, okuru kendi merak labirentine çeken özel bir kitap.
“İstedim ki, Endülüs’ü gezenler benim hissettiklerimi hissetsin, yaklaşık dokuz asırlık bir uygarlığın izlerini sürerken kulağıma dolan ezgileri, dudağımdan dökülen şiirleri dinlesin.”

Hamburg

Kasım, aralık aylarında Noel ışıklarıyla süslenmiş Avrupa şehirleri bir başka güzel. Noel hazırlıklarını ziyaret etmek o her meydanda kurulu küçük pazarları gezmek, o şenlikli havaya katılmak insanı tüm sıkıntılarından söküp atıyor. Sanırım eskinin sona ermesi, yeninin doğuşu insanlık için bitmek tükenmek bilmeyen umudu temsil ediyor. Biz de kendimize yeni umut kaynakları arıyoruz.

1 2