KUŞBAKIŞI
Haluk İnanıcı
Tarihin büyük uygarlıklarından birçoğuna; Mezopotamya devletlerine, Med, Pers, İskender, Part, Sasani, Emevi, Abbasi, Samani, Karahanlılar, Gazneliler, Büveyhiler, Büyük Selçuklu, Alamut, İlhanlılar, Timur, Safevi gibi çok sayıda devlete ev sahipliği yapan; Rabia Adeviye, Bistami, Muhasibi, Tüsteri, Hallacı Mansur’la ortaya çıkan tasavvuf düşüncesinin ilk doğduğu, Hz.Ali’nin torunlarına kucak açan, ilim irfan yuvası Horasan’ın yer aldığı; Hasan Sabbah, İsmaililer, Fatimiler, Büveyhiler, Karmati, İffanı Safa gibi, Alici düşüncenin sofistike halinden tarihin ilk ansiklopedisinin çıktığı; Zerdüştlük-Mazdeizm, Maniheizm, Mitraizm, Hıristiyanlık, Yahudilik, Sunnilik, Şiilik gibi birçok dinin bir arada veya komşu olarak yaşadığı; Rudeki, Firdevsi, Ömer Hayyam, Feridüddin Attar, Hafızı Şirazi, Sadi Şirazi, Nizami Gencevi, Şemsi Tebrizi, Nasirüddin Tusi (Nasreddin Hoca), Hacı Bektaş Veli, Ali Şir Nevai gibi nice ilim, irfan, şiir ehlinin yurdu; Harezmi, Biruni, Ahmet Yesevi, Mevlana, Uluğ Bey, Fuzuli, gibi ışık insanlarının doğdukları Yesi, Semerkant, Belh, Harezm gibi şehirlere komşu bir ülke. Bir zamanlar Endülüs’le birlikte entelektüel birikimin parladığı ve fakat vahşi Moğolların elinde tahrip olan topraklar…
Elimde Fazlı Bulut’un harika Iran kitabı ve diğer yardımcı kaynaklar; kendi sanat-tarih, tasavvuf-dinler tarihi notlarım… Her şehirde aldığım kitaplarla ağırlaşan bavulum, gördüklerim, hissettiklerimle olgunlaşan ruhum.
Endülüslü şairlerle birbirine yakın dönemlerde dünyaya ilk aşk şiirlerini armağan eden İranlı şairlerin kabirlerinde onlara kendi şiirlerini okuyorum. 5000 yıllık büyük bir uygarlığı zamanı yavaşlatıp hazmederek geziyorum. Mahsa Amini’nin, Jina Emini’nin ülkesine nasıl dönüştü bu kadim topraklar? Anlamaya çalışıyorum…
İran’ı Tahran’dan Meşed’e, Tus’a oradan Şiraz’a, Persopolis’e, Yezd’e Isfahan’a ve arada uğradığımız birçok şehrine kadar hem enine ve hem boyuna katediyorum. Endülüslü şairlerle birbirine yakın dönemlerde dünyaya ilk âşk şiirlerini armağan eden İranlı şairlerin kabirlerinde onlara kendi şiirlerini okuyorum. Etrafımdaki İranlılar dinleyip alkışlıyorlar, utanıyorum… Ben de mısraları farsça okuyan rehberimizi dinliyorum. Farsça çok yumuşak bir dil. Bir şiir dili. Derler ya! Hafızı Şirazi olmasa Osmanlıda şiir olmazmış…
Gezi Rotamız
Darius’un kurduğu Persepolis, Zerdüşlük-Ahuramazda dininde ölüleri sessizlik kulelerinde “göğe gömme”, sıcağa karşı soguk hava üreten badgir’leri (rüzgar kapan) ve kanatları (yeralti sularini kanallarla sehre taşıyan) , yakhdan’ları (sıkıştırılmış karları muhafaza-buz depoları), rüzgâr degirmenleri, su depoları, sütüko (yerel duvar bezeme sanatı) gibi önceden bildiğim isimler, tanımlar; çini sanatının İznik’e buralardan gittiği iddiası, gezdikçe ete kemiğe bürünüyor.
Örtünme Sorunu
Ayetullah kafası kadınların kafasına takılıp patinaj yapıyor anlaşılan. Allah’ın arkasına gizlenip eril iktidarın dili ve baskısı pekiştiriliyor. Duvarlara yapıştırılan dini önder ve şehitlerin resimleriyle, çeşitli yerlerde Filistin bayraklarıyla, kadınlara sosyal mekanlarda baş örtüsünü takma emri verenlerle kısmen militarize olmuş bir toplum.
Genç kadınlar, kızlar genelde günlük renkli elbiselerinin üzerinde boyunlarına doladıkları çoğu renkli atkıları baş örtüsü olarak kullanıyorlar. O da atkı sac topuzuna kadar yükseltiliyor. Saçın yarısı açık durumda. Buna ses çıkartılmıyor.
Özellikle büyük şehirlerde ciddi bir kadın direnişi rahatlıkla görülüyor. Zaten İran’da siyah ferace sayısı büyük şehirlerde çok değil.
Direniş, atkının komple omuzda tutulmasıyla ortaya çıkıyor. Özellikle genç kızlar içinde başörtüsü takmayan çok. Bir uyarı olursa atkıyı biraz yükseltiyorlar. Hatta hiç atkısı olmayan, çatışmayı göze almış kadınlar da göze çarpıyor. En son Tahran yolunda girdiğimiz AVM de kadın ahlak polisleri dikkatimi çekiyor. Anlaşılan kadını sindirme görevini kadınlara yaptırmak gibi çok “zeki” bir yöntem bulmuşlar. Oysa kadınlarını, kızlarını emredilecek, zapturapt altına alınacak varlıklar olarak gören erkekler devletin kendilerine de ayni şekilde baskı altına alıcı davranışlarını da meşru hale getirdiklerinin aslında kendi özgürlüklerini kısıtladıklarının farkında değiller. Bir kişinin, kesimin, sınıfın özgürlüğünün kısıtlandığı yerde tüm toplumun özgürlüğünün kısıtlanması için zemin yaratılır. Böylece toplum otoriter yapısını çeşitli yönlerden sürdürme imkanına sahip oluyor.
Nain şehrinde cıvıl cıvıl kızlar ıslık çalarak dizilerimizden öğrendikleri Türkçe ile grubumuza laf atıyorlar. Birlikte fotoğraf çektiriyoruz. Öğretmenleri müdahale etmiyor.
Önce yukarıdaki krokide görülen gezi rotamızı belirteyim. Tahran-Meşhed-Tus-Şiraz-Persepolis ve Nakşı Rüstem-Yezd-Meybod-Nain-İsfahan-Natanz-Kaşhan-Tahran güzergahını izleyeceğiz. İki iç hat uçak seferi ve diğer şehirler arasında otobüs yolculuğu yapacağız.
İRAN UNESCO KORUMASI ALTINDA BULUNAN ESERLER[1]
İran bir kültür beşiği olarak oldukça fazla sayıda tarihi esere sahip. Bu eserlerin ciddi bir kısmı UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne kaydedilmiş durumda.
Tek bir gezide hepsini görmek elbette mümkün değil. Listede kayıtlı olmayan kültürel varlıkları ve ülkenin büyüklüğünü de düşünürsek bu imkansız gibi bir şey. Bu nedenle İran gezisi çeşitli zamanlarda yapılacak birden fazla turla tamamlanabilir.
HORASAN
İran gezisine çıkmadan önce Horasan denilen coğrafya hakkında da biraz bilgi sahibi olmak gerekiyor. Tarihin ikinci bin yılında Horasan denilen bölge bugünkü İran’ın doğusu içine alan Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Afganistan sınırlarının bir kısmını da içine alan geniş bir alan olarak bilinir[2].
Bölgenin düşünce tarihi açısından önemi; gerek akla dayalı İslam Felsefe Okulu üyelerinin gerek ilk tasavvuf düşünürlerinin gerekse İran Edebiyatı kurucularının ve önemli bilim adamlarının bu topraklarda doğmasından kaynaklanır. Örnek vermek gerekirse, İbni Sina Buhara, Farabi Kazakistan (Farab), Ömer Hayyam ve Feriduddin Attar, Hacı Bektaş Veli Nişabur; Ahmet Yesevi Kazakistan (Sayran), Mevlana Celaleddin Rumi ve babası ünlü Fakih Bahaiddin Velet Afganistan (Belh), İran edebiyadının kurucuları Rudeki Semerkant, Firdevsi Tus, Nasreddin Tusi (Nasreddin Hoca) Tus, Uluğ Bey Semerkant, Ali Sir Nevai Herat, Tasavvuf elhi ünlü Beyazıt’ı Bistami Bistam, Dehri Okulu mensubu Ravendi Türkmenistan (Ravend), ünlü bilim adamı Harezmi Harezm (Urgenç bölgesi), Biruni Harezm şehirlerinde doğdu. Bu şehirlerin hepsi ikinci bin yıl başlarında Horasan diye anılan bölgede bulunuyordu. Anadolu kültürünün oluşmasında Horasan erenlerinin büyük payı olduğu bilinir ve sürekli söylenir. Horasan’dan gelen Ahmet Yesevi tarikat kültürü ve Bağdatlı Ebü’l-Vefâ’nın kurduğu Vefai kültürü ile onlardan el alan Hacı Bektaş Veli kültürü ile batıni kültür ehli Şemsi Tebrizi’den beslenen Mevlana kültürü Anadolu irfanının temellerini oluşturur. Bu kültürler zaman zaman iç içe geçerek bugünlere kadar ulaşır. Felasife (felsefe) Okulu mensubu İbni Sina ve Farabi bu bölgede, Bağdat Beytülhikme Okulunda çalışan (Basra doğumlu) El Kindi’den el alarak aklı düşünceye sokarak bu topraklarda gelişiyor. Bir diğer deyişle Felsefe İslam düşünce dünyasının içine giriyor.
İkinci ilim irfan merkezi ise Basra bölgesiydi. Tusteri, Musahibi, Cüneyd, Hallacı Mansur gibi batıni tasavvuf ehli bu bölge civarında yaşamışlardı. Karmati ayaklanması gibi ilk eşitlikçi ayaklanmalar Basra bölgesinde gerçekleşmiş. İhfanı Safa Risaleleri gibi bir ansiklopedi çıkartacak bilgi ve irfan birikimine sahip bir İsmaili hareketi bu topraklarda yeşermişti[3].
SAFRAN
Safran isimli baharatı bir yemek yaparken karşıma çıktığında her yerde bulamamamdan ve pahalı oluşundan tanırdım. Gezimizde sarı renkli safranın çiçeğini gördüğümde şaşırdım. Çünkü mor renkli bir çiçekti. Çiçeğin dört kısmı varmış. Çiceğin ortasındaki kırmızı renkli 3 tane saplı tepecik safranın elde edildiği kısımmış. Ufalanınca sarıya dönüşüyor. Tahran yolu üzerinde Natanz’da bir safran tarlası da görüyoruz. Çok zahmetli bir ekim, 1 dönümden yaklaşık 1,5 kg. civarında safran elde ediliyormuş. Bir mağazada safranın bir çay kaşığının ucunda toz halinde bir su bardağına bırakıldığında suyu nasıl sapsarı yaptığını görüyoruz. Böylece piyasada safran diye satılanların çoğunun gerçek safran olmadığını da öğrenmiş oluyoruz.
Ülkemizde de Safranbolu ve çeşitli şehirlerde safran ekiminin nedenli önemli olduğunu da böylece idrak ediyoruz.
Çöl Su/Kanat Sistemine İlişkin Yapılar
İran yüzölçümünün ciddi bir kısmı çöl. Çölün ortasındaki bir şehirde elbette en büyük ihtiyaç su. Bu sorun mükemmel bir sistemle çözülmüş. Yakınlarda bulunan dağlardaki su buharlaşmaması için yer altından kanal-tünellerle şehre kadar getirilmiş. Kanat denilen Kanal sisteminin yandan küçük bir kesitine bakıldığında çok büyük bir mühendislik çalışması olduğu görülüyor[4].
Kanallar şehre girdiğinde “kanat”larla yapıların altına dağıtılıyor. Dikine tünellerle kanatlar arasında bağlantı kuran kuyular şehirlerin su ihtiyacını karşılıyormuş. İlk kanat 2500 yıl önce yapılmış. İranda 36.000’in üzerinde kanat bulunduğu; tünellerin toplam uzunluğunun ise 217.800 km. olduğu söyleniyor. Kilometrelerce boyu olan bazı kanatlar bugün bile çalışır durumda. Bir iki tanesini gezme imkanını buluyoruz. Bugün İran’ın birçok şehrinde kullanılmaya devam ediyormuş. Şiraz, Yezd, Meybod şehirlerinde kanat ve bunlara açılan kuyu sistemlerini görme imkanı buluyoruz.
Zerdüştîlik (Mecusi) ve Ateşkede
İran’ın kökü Pers dönemine hatta çok daha öncelere uzanan Zerdüştîlik dini ilk tek tanrılı din olarak bilinir. Bugün 200.000 kişi civarında kaldıkları tahmin ediliyor. Ancak bu dinin İran kültürünün temellerini oluşturduğunu söylemek sanırım abartı olmaz. Gerek tasavvufun gerekse İslam, Şii irfanının kurucu babalarının ciddi bir kısmının ailelerinin Mecusi olması, bu din felsefesinin çeşitli kanallardan İran tefekkürüne girdiğini gösterir.
Tanrı Ahuramazda’dan dolayı dine Mazdekilik de denilir. Tek tanrı Ahuramazda aynı zamanda iyilik tanrısıdır. Ehrimen ise kötülüğü temsil eder. Zerdüşt’ün Tanrı Ahuramazda’dan vahiye alan peygamber statüsünde olduğu söylenir. Yaşadığı dönem tartışmalıdır. Kimi iddialara göre tarihte iki, kimi iddialara göre ise üç Zerdüşt yaşamıştır. İlki MÖ. 3.000’li yıllarda, ikincisi MÖ 1500’lü yıllarda ve sonuncusu ki bunda çoğunluk hemfikirdir, MÖ. 6. Yüzyılda. Ahameniş İmparatorluğu döneminde. Zerdüşt’ün İran’ın doğusunda Horasan bölgesinde doğduğunu ya da Rey (Tahran) şehrinde yaşadığını ileri sürünler vardır. Zerdüştîliğin kutsal kitabı sayılan Avesta’nın Ahuramazda tarafından Zerdüşt’e vahyedildiği söylenir. Geçmişi MÖ. 2.000’li yıllara kadar gitmesine rağmen elimizdeki kısmı MÖ. 7.yüzyıla tarihlenir.
Ancak gittiğimiz Zerdüştilerin tapınağı bir ateşkedede bir öndegelen/rahip (Behzat bey) bize Zerdüşt’ün dinini anlatıyor. Sorduğumuz sorulara cevap veriyor. Bu görüşmeyi Yezd’i anlatırken detaylı ileteceğim. Behzat bey yazılı olanlardan farklı bilgiler veriyor bize. Zerdüşt’ün sanıldığı gibi bir peygamber olmadığını, Ahuramazda’da vahiy almadığını, kutsal kitap Avesta’nın tanrının kelamı değil de, Zerdüşt’ün tespit ettiği ilkeler olduğunu, tek bir Zerdüşt’ün MÖ. 15.yy.’da yaşadığını söylüyor.
Yezd ve İsfahan şehirlerinde birer ateşkedeye gitme imkanı da buluyoruz. Sade ve sakin bir ibadethane. Tapınağın girişinde Zerdüşt inancının “iyi düşün/iyi konuş/iyi yap” ilkelerinin simgesi frahavar’ı görüyoruz. Yan tarafta bir panoda fravahar’ın neyi simgelediğini okuyoruz. İçeride bir camekanlı bir bölümde yanan ateşi görüyoruz. Sakin bir ortam.
BADGİR
Badgir bir çöl ülkesi olan İran’da kökü çok eskilere dayanan rüzgarla soğutma sistemi. Saraylarda, büyük evlerde, köşklerde büyük bir baca şeklinde yapıların yanında yükseliyor. Diktörtgen ya da altıgen gibi şekillerde karşımıza çıkan badgirler yukarıdan aşağıya dikey bölümlerden oluşuyor. Güneşin hareketine göre ısınan taraftaki hava yükseliyor, diğer bölümdeki soğuk hava onun yerine geliyor; bu devridaim esnasında badgirin altındaki mekan serinliyor. Güneş yön değiştirdikçe badgirin içindeki hava hareketleri de değişiyor, ama zemindeki serin hava kendini muhafaza ediyor.
Bu genel bilgilerden sonra şimdi sıra, tek tek şehirleri gezmeye geldi. Bu gezi hem İran tarihine, hem de kendi geçmiş tarihimize yapılan bir zaman yolculuğu olacak bir anlamda. Uzun yıllardır yapmayı planladığımız ama nihayet kısmet olan bu yolculuğun bize hissettirdiklerini, düşündürdüklerini paylaşma aynı zamanda keyifli bir uğraşı olacak benim için. Zamanım olursa elbette. Şehirlere ilişkin kısa not ve fotoğraflarımı önceden görmek isteyenler https://www.instagram.com/halukinanici/ adresindeki açık paylaşım sayfama bakabilirler.
Gezginler için Fazlı Bulut’un İran kitabını öneririm. Tek kitap ile İran gezisini detaylı bilgiler eşliğinde gerçekleştirebilirler.
İRAN SANAT PORTRELERİ
Dönemi | |
RUDEKİ 858-941 | Samani Devleti |
FİRDEVSİ 940-1020 Tus’da doğdu. Tus’da öldü. | Gazneliler |
AHMET YESEVİ 1093-1166 Doğum: Sayran (Kazakistan) Ölüm (Türkistan) | Karahanlılar Devleti |
HAFIZ’I ŞİRAZİ Doğum:1317 Ölüm: 1390-Şiraz | Timur İmparatorluğu |
NİZAMİ GENCEVİ 1141–1209 | Selçuklu İmparatorluğu |
SADİ ŞİRAZİ 1210-1292 | Salgur Atabeyliği (Türk) |
Şemsi Tebrizi 1185-1247 | Anadolu Selçuklu Mogol |
Nasirüddin Tusi 1201- 1274 | Anadolu Selçuklu Moğol |
Uluğ Bey 1394-1449 | Timur İmparatorluğu |
Ali Şir Nevai 1441 Herat 1501 Herat | |
FUZULİ 1480-1556 Kerbela | Akkoyunlular |
İRAN İLİM-İRFAN PORTRELERİ
Yaşadığı Şehirler | Dönemi | |
EL KİNDİ (ALKİNDUS) 801-Basra 873-Bağdat | Kufe’de /Basra’da Doğdu | Abbasi Dönemi Meşai Felsefe Okulu Kurucusu. |
FARABİ (ALPHARABİUS) Muallimi Sani 872-Kazakistan 950-Şam | Kazakistan, Farab’ta doğdu | Samani Devleti Hamdani (Şii) |
EBUBEKİR RAZİ (Rhazes) 865-Rey 925-Rey | Rey’de doğdu. Horasan’ı dolaştı. Halife davetiyle, Bağdat’a gitti. | Abbasi Devleti |
RAVENDİ 827-Merverruz’de Rivend köyünde doğdu (Horasan) 911- Bağdat | Horasan Merverruz’un Rivend/Ravend köyünde doğdu. Bağdat’ta yaşadı. | Abbasi Devleti |
HARİZMİ 780-Harezm Özbekistan, Urgenç şehrinin bulunduğu bölge 850-Bağdat | Harezm Bölgesi, Bağdat | Abbasi Devleti. |
BİRUNİ 973-Harezm 1048-Gazne | Harezm Bölgesi Gazne | HARZEMŞAHLARIN Himayesine Girmiştir. |
İBN SİNA (AVİCENNA) 980-Buhara 1037 Hamedan | Buhara/Efşene Köyünde Doğdu, Hamedan’da Öldü. Türbesi Hamedan’da) | Samanoğulları (-1005), Gazneli Mahmut, Büveyoğulları, Abbasiler |
ÖMER HAYYAM 1048-Nişabur 1131-Nişabur | Nişabur’da doğdu Semerkant Buhara’ya gitti. Merv’e gitti. İsfahan’da Rasathane kurdu | Büyük Selçuklu Devleti |
FERİDUDDİN ATTAR 1142-Nişabur 1221-Nişabur | Nişabur’da doğdu. Irak, Şam, Mısır, Mekke, Medine, Medine, Hindistan, Türkistan’ı gezdi. | Gazneliler Karahanlılar Moğollar |
ŞİHABETTİN SÜHREVERDİ 1155-Sühreverd (Zencan) 1191-Halep | Sühreverd, Şam, Halep | Atabeylikler Dönemi |
HACI BEKTAŞ VELİ 1209-Nişabur 1271-Nevşehir | Nişabur, Nevşehir | Anadolu Selçuklu |
MEVLANA CELALEDDİN RUMİ 1207-Belh 1273-Konya | Belh (Afganistan) Konya | Anadolu Selçuklu |
MERAKLISINA TASAVVUF PORTRELERİ
Tarih | Mutasavvıf | Bölge |
643-728 | Hasan Basri | Horasan Vali Sekreterliği Basra Kadılığı |
714-801 | Rabia-i Adeviye | Basra |
796-856 | Zünnun-ı Mısri (Balıklı Adam) | Mısırda Doğdu |
716-777 | İbrahim bin Edhem | Basra |
781-857 | Muhasibi | Basra |
772-859 | Zünnun el Mısri | Mısır/Ahmim Şehri |
800-874 | Bistami | Bistam (Hazar denizi kenarında, Gürgan’a yakın) Nişabur’u biraz uzak |
806-868 | İbn Kerram | Afganistan- Kandehar |
818-896 | Tüsteri | Tüster Basra’nın kuzeyinde bir kasaba |
… -911 | Cüneydİ Bağdadi | Bağdatlı Ailesi Hamedan’ın güneyinde Nihavend kasabasından gelme |
858-922 | Hallac-ı Mansur | Nahbendan Şehristanı, Meyghan Kırsalı, Tur köyü (Kirman Şehrinin Kuzey doğusunda) |
Portrelere ilişkin detaylı bilgilere değerli bir kaynak olan İslam Ansiklopedisi’nden bakılabilir: https://islamansiklopedisi.org.tr/
[1] İran Genel Görünüm, s.145, https://www.daka.org.tr/panel/files/files/yayinlar/Iran%20Genel%20Gorunum.pdf
[2] Fotoğraf https://twitter.com/olgaysyler1/status/1427667816283525122, adresinden alınmıştır.
[3] İran ve Horasan sınırları içinde doğmuş ilim ve irfan ehline ilişkin kronolojik bir tabloyu yazının sonuna ekledim.
[4] https://www.trtbelgesel.com.tr/kultur-antropoloji/dogunun-kayip-siluetleri/kurakliga-karsi-2500-yillik-sistem-8300763 ; https://www.academia.edu/1062625/%C4%B0randa_Su_Kaynaklar%C4%B1n%C4%B1n_Durumu_Ve_Y%C3%B6netimi